Toplumların, birbirinden farklı medeniyetlerin, arada zaman farkı olsa bile birbirini etkilemesi gayet tabiidir. Bu etkilenmeler vesilesiyle dünya kültürü oluşur. İnsanlığa faydalı olan özellikle teknolojik ve bilimsel bilgiler toplumlar arasında dayanışmayı artırır. Dünya medeniyetlerinden habersiz kalmamamız ve bilginin peşinde olma hususunda Efendimiz (sav) ; “İlim Çin’de bile olsa gidiniz.” buyurmuştur. İlim için peşine düşmek gerekir lakin dışardan alacağımız her şey ilimle alakalı olmayabilir.
“Hıristiyan takvimine göre” ifadesini kullanır İsmet Özel. Haklıdır zira Müslüman takvimi de vardır. Hıristiyan takvimine göre yılbaşına giriyoruz. Hz. İsa’nın doğumunun esas alınmasıyla oluşturulmuştur. Baskın batı kültürünü evrensel kültür kabul edip çeşitli sebeplerle bir çok ülke tarafından kabul edilmiştir.
Bugünkü teknolojik ilerlemenin temelinde geçmiş Ortaçağ Avrupa’sı güç kavgasında medeniyetler yıkarken, güçlü İslam devletleri Şark’ta, Endülüs’te bilim ve teknikte çağın başatıydı. Kiliselerin ilmi çalışmaları engellediği sırada İslam düşünürleri teknikte, tıpta, felsefede daha sonra Avrupa’da meydana gelecek Rönesans’ın temel taşlarını döşediler. İlmi alışveriş dünya medeniyetine pek çok katkılar sağlamıştır. Peki aynı alışverişin meşruiyeti tahrif olmuş dinlerin adetleri hususunda da geçerli midir ?
Bu noktada biz müslümanların fazlaca uyanık olması gerekiyor. Zira dinimiz itikadî (inanç) meseleleri hafife almaya göz yummaz. İtikadi meselelerde garabet ya da bulanıklık kabul edilmiyor. Başka inançların adetlerini sahiplenme hususunda dinimiz keskin çizgiler koymuştur.
Başta yılbaşı gibi bir çok dini adetlerde müslüman zihinleri evrensellik zırvası adı altında bulandırıldı. Popüler Batı kültürü tahrif olmuş dinlerinin adetlerini bir şekilde müslüman ülkelerine yayıyor. Kültürümüze yabancı dini adetleri yaşamaya çalışmak kendi kültürünü aşağıda görmenin bir başka çeşidi olsa gerek. Bu kültürel özgüven eksikliği başka toplumların kültürünü de yaşamayla sonuçlanır. Yıllar geçtikçe de bu yaşayış normalleşir ve toplumda kabul görür. Zamanla batılılaşma hareketlerinin arttığı son dönem Osmanlı ve günümüz anlayışı bu tür kültürlerarası adetleri ya da kutlamaları elitlik yahut entelektüel olma yolunda basamak olarak görmüştür. Çağdaş olma hevesiyle yaşanan bu tür buhranlar kafa karışıklığından başka bir şey değildir. Bu tür adetler hele ki itikadi meselelerle alakalı olunca azami derecede dikkat edilmesi gerekiyor. Başka kavimlere benzemenin tehlikesini de özellikle çocuklarımıza anlatıp bu hususta sağlam itikadi bir eğitimle zararlı fikirlere karşı kalkan oluşturmamız gerekiyor. Bu hususta aslında şuurlu bir tarih bilinci verilmesi de gerekir. Tarih bilmenin farziyeti de gün yüzüne çıkmış oluyor.
Müslüman dünyasında yılbaşı kutlama, hindi kesme yahut o güne özel yiyecekler tedarik etme yoktur. Bunun örnekleri Müslüman ülkelerinde son yüzyılllarda vardır. Misalen geçmişte atalarımız ; “Bu yılbaşını Avrupa’da ya da Zigetvar kalesini aldıktan sonra orada geçiririz.” falan demişler midir? Bir zafer sonrası Hıristiyan vatandaşların hatırına Kurban Bayramı’nda hindi kesmişler midir? Üç kıtaya hakim Osmanlı Müslüman kültürünü popüler kültür kabul edip o yıllarda Hıristiyanlar kurban bayramında koç kesmişler midir ? Yahut danaya girmek için sıraya isimlerini yazdırmış mıdır ?
Velhasıl hindiden kurban çıkarmaya çalışmayalım ; hindiden kurban olmaz. Yılbaşı da Müslümana yakışmaz. Hindi uğruna temel taşlarımızı kurban etmeyelim..
Mahmut Aksaliç
|