Bankaların iktisadi hayatımıza girmesiyle beraber dinimizce ayan beyan ortada olan bazı haramlar yaygınlaşıp normalleşti. Bu normalleşme kimi zaman özel bankalar kimi zaman da devlet eliyle gerçekleştirilmeye devam etmektedir. Para çeşitlerinin çoğalması ve kolay kazanç yöntemleri bir çok olumsuz durumlara yol açmıştır. İşin bu kısmını konuşmayacağız ki zaten ayan beyan ortada olduğunu belirtmiştim.
Bankaların hayatımıza girmesiyle beraber bazı kavramlar da dilimize girmiştir. Bunlardan bir tanesi de bankaların muhtemelen en sevdiği ‘’kredi’’ kelimesidir.
Bankalar kişinin mesleğine, kazancına, güvenli geçmişini göre kişiye uygun gördüğü bir miktarda kredi açar. Verdiği kredinin zamanında geri ödemesini aldıkça yeni krediler açmaya devam eder. İktisadi hayatta gerçekleşen bu durumun aslında farklı varyasyonlarını farkında olmadan kullandığımızı düşündünüz mü hiç?
Tanıdığımız insanlardan biriyle yaşadığımız ilk görüşmemizi hatırlayalım. Özellikle ilk görüşmelerde karşıdaki insanı dinlerken, söylediklerini anlamaya çalışırken, kendimizi ifade ederken ne kadar dikkatli olduğumuzu fark etmişizdir. Kullandığımız kelimeleri özenli ve nezaket çerçevesinde sarf ederiz. Ortamın pozitif yöne değişimi için nasıl çabaladığımızı. Bizden kaynaklı bir iletişim problemi olmaması için elimizden gelenin fazlasını yaparız. Kişisel gelişimini tamamlayamamış insanları ayrı bir parantezde değerlendiriyoruz. Olumsuz bir durum yaşandığında ise ortamı toparlama konusunda aktif rol alırız. Böyle davranmamızda yatan sebepler vardır.
Özellikle ilk görüşmelerde herkesin birbirine verdiği süreli bir kredi vardır. Bu krediyi “iletişim kredisi” olarak adlandırabiliriz. Ve uygun ortam hazır olduğunda bu iletişim kredisini üst düzeyden açıyoruz. İletişimin sağlıklı geçmesi için elimizden gelenin en iyisini yapacağımıza dair verdiğimiz cömertçe bir özveri oluyor aslında. Bir banka gibi verilen bu kredinin dönütünün alınmasını zaman belirliyor. Zaman içerisinde olumlu duygusal dönütler aldıkça, ruhi ahenk sağlandıkça bir sonraki iletişimde elimizden gelen krediyi tekrar açıyoruz. Kredi ve ödemeler düzenli oldukça kişilerarası ilişkiler uzun vadeli arkadaşlığa, dostluğa ya da evliliğe dönüşür. Aslında görünen iletişimdir ancak bunun altını ilgi, emekle besliyoruz. Ama emekle tezyin edilmiş bu iletişim kredisinin geri ödemesi karşıdakinin sözleriyle, davranışlarıyla, olumlu çabasıyla geri alınmadığı zaman bu krediler kısılmaya başlanır. Aynı doğrultuda karşıya verilen emek de kısılır. Bu olumsuz yönde değişim bir sonraki iletişimde yavaş yavaş kendini göstermeye başlayacaktır. İletişimde yaşanan sarsıntıların şiddetine bağlı bir zaman sonra küçücük, normalde kayda bile alınmayacak sebepler yüksek gerilimli sözlü münakaşalara yol açabilir. Yemeğin tuzunun az olmasından dolayı biten evlilikler bile olabilir. Bunun sebebi elbette tuz değildir. Tuz sebebinin altında nice karşılıksız emekler, boşa harcanan sözler, en çok da boşa geçen zaman bu işi nihayetlendirir. Genel bir ifadeyle kişilerin birbirlerine olan iletişim kredilerinin bitmesiyle alakalıdır. İlk zamanlarda verilen ilgi alaka karşılıklı olarak birbirinden esirgenmiştir.
Davranış bilimlerinden psikolojide sık kullanılan bir kavram olan “empati yapmak” aslında iletişimin temel kurallarından biridir. Yabancı menşeli olmasına rağmen dilimizde içselleşmiştir. Duygudaşlık bağlamında karşıdakinin yaşadığı psikolojik durumu özellikle de duygularını hissedip hareket edildiği zaman empati yapma dediğimiz eylem gerçekleşir. Karşıdakinin htiği duyguları anlamaya başlamak sorunları azaltmada en önemli yöntemdir. Birbirini anlayabilenler ancak iletişimde yüksek verim alabilir. İletişim kredilerinin bitmemesi için empati şart. Peki Ya daha fazlasını düşündünüz mü ?
Empati kelimesi Türkçe’de benzer olarak “Tefâni” kelimesiyle açıklanabilir. Eski Türkçe’de demek doğru değil, zira dilin yenisi eskisi olmaz ; dil bir bütündür. Tefani birbirinde fani olup karşıdakinin ruh halini, duygularını anlamayı içselleştirilmiş şekliyle hmektir. Buraya kadar empatiyle yüksek benzerlik gösterir. Ancak fazlası var ; arkadaşının güzel ahlak ve meziyyetiyle sevinmeyi de barındırır ki bu noktada ziyade mana ve derinlik kazanır. Aslında dilimizde mevcut olan daha güzel ifadeleri unutmuşuz. Empatiye Müslümanca bir tavır da ekler tefâni. Barındırdığı hissiyat ve ahlaki özellik sayesinde ‘empati’ kelimesinin sanatlı hali demek daha doğrudur. Empati yapmak her zaman çok kazandırır ama tefâni yapmak daha çok kazandırır. En son ne zaman bir Müslümanın ahlakıyla sevinip tefâni yaptık ?
Mahmut Aksaliç
mahmut_aksalic_tr@hotmail.com
|