Medeniyet, ardında barındırdığı bilgi,birikim ve kültürel kesafet açısından hem anlam itibariyle hem de söylem itibariyle hoş bir kelimedir. Yüzyıllarca üst üste biriken toprak katmanları gibi yıllanılmışlık hissi verir. Yerleşik düzenle beraber hayata dair sistemlerin oturması medeniyet tasavvurunu ortaya çıkarmıştır.
Tarihin tozlu sayfaları nice ihtişamlı devletleri ve medeniyetleri meydana getirmiştir. Medeni devletler dediğimiz zaman aklımıza teknolojik, kültürel ve ekonomik bakımdan güçlü olan devletler gelir. Hayran olduğumuz devletler genelde bunlardır. Peki bunların hepsi gerçekten medeniyet bakımından güçlüler miydi ? Ya da Afrika’da sıradan bir kabilenin belki de bu güçlü devletlerden daha medeni olabileceğini hiç düşündük mü ? Acaba o güçlü devletler mi insanı yaşatmaya daha muktedir yoksa barış içinde yaşayan bizim medeni olmayı yakıştıramadığımız kabileler mi ? Bunun yanında hem güçlü hem de medeniyet timsali de olunabilir. Zira İslam devletleri ve Osmanlı bunu başarabilmiştir.
Fakat Osman’lının son dönemlerinde bir çok fikir ayrılığı meydana gelmiştir. 1800’lü yıllardan itibaren devlet ve millet olarak gözle görülür değişimlere gidilmiştir. Ama asıl değişim medeniyet anlayışımızda ve efkarımızda olmuştur. Her anlamda gittikçe artan batı hegemonyası, batılılaşma hareketleri bizde ister istemez birtakım değişimlere yol açacaktı. Çok sonraları kültürel emperyalizme ve yozlaşmaya dönüşecek olan modernleşme hareketleri ilk başta göründüğü kadar masum değildi.
Bilim ve teknikte hızla ilerleyen batı, yorgun ve yıpratılmış koca bir medeniyetin karşısında popülerliğini artırırken o zamanki aydınlarımızı ve insanlarımızı kendine hayran bırakmayı başarmıştır. Bir tarafta bilim ve teknikte zirveye tırmanan batı bir taraftan da Afrikalı kölelere hayvan muamelesi yapıp onları tahkir edip kendi şehirlerinde sergilemişlerdir. Batılılar sömürge imparatorlukları kurmayı bile başarmışlardır.
Yükselen sözde medeni Batı’dan geri kalmamak için bizim de birtakım çalışmalar yapmamız gerekirdi. Bu amaçla bilim ve teknik için Avrupa’ya gönderdiğimiz nice bilim adamımız oldu. Bunlar kibrit kutusundan çıktıktan sonra memlekette nice aydınlıklara vesile olacak aydınlarımızdır.
Hıristiyan Avrupa dine karşı çıkarak yönünü fene ve tekniğe çevirmiştir. Bu yönelişin haklı tarafı mutlaka var. Çünkü tahrif olmuş inançları kilisenin mutlak otoritesi sonucunda bilim ve tekniğe çok da sıcak bakmıyordu. Kendi tahrif olmuş dinlerine karşı çıktıktan sonra kendi yönelerini tayin edecek bazı düşünce akımları ortaya çıktı.
Bu yönelişle beraber Avrupa’da pozitivizm, materyalizm, modernizm gibi akımlar ya da fikir sistemleri ortaya çıktı. Dini ve manevi alanı saf dışı bırakarak tamamen dünyacı ve reel bir yol izlendi. Tamamen bilim ve tekniğe yönelmeler ciddi anlamda sadece teknolojik anlamda ilerleme kaydettirdi. Teknik anlamda güçlü olan her zaman hayranlık uyandırdı.
Batı’nın sadece ilmini alacak olan aydınlarımız ilk olarak dinden uzaklaşarak bilim ve teknikte terakki edilebileceği fikrini anladılar. Bunun neticesinde dinimizi terakkiye bir engel olarak görüp terakkiyi materyalist fikirlerin karanlık mahzenlerinde buldular. Bu şekilde ne mi oldu ?
Modernleşme yolunda başladığımız yolculuk, batılılaşmaya veyahut batıyı birebir taklit etmeye kadar varmıştır. Özellikle Fransız kültürü ciddi anlamda etkilemiştir son dönem Osmanlı’yı. Onların kültürlerini yaşamanın daha medenice olacağı fikri entelektüel çevrede hakim oldu. Ama medeni Avrupa bu sırada yeni ülkeleri sömürmekle kalmıyor nice yeni katliamlara imza atıyordu. Bilim ve teknik anlamında bize birtakım katkılar sağlamışsa da zihinleri İslam’dan uzak nice aydının ülkemizde rol model olmasına yol açmıştır. İslam’ın geçmişte bilime ve medeniyete nasıl öncülük ettiğinin unutulmasına ve zihinsel buhranlarla dolu yeni bir neslin yetişmesine sebep olmuşlardır. Bizi çevreleyen ve her türlü insanlık medeniyetine katkıda bulunmayı emreden dinimiz unutulmuş, medeni olmaktan uzak nice dünyevi fikirler benimsenmiştir.
Birer kibrit gibi yanarak milletine ışık saçmasını beklediğimiz aydınlarımız ilk önce kendilerini koruyan kibrit kutusunu yakmaya çalışmışlardır. Modernleşme hedefiyle çıktığımız yolda ilk önce kendi değerlerimizi yaktık..
Mahmut Aksaliç
mahmut_aksalic_tr@hotmail.com
|