|
||
İbrahim TANIŞ Yazdı; KONTRPİYEDE KALDIK | ||
İBRAHİM TANIŞ | ||
ibrahimtanis1988@gmail.com | ||
Hemen hemen hepimiz duymuşuzdur kontrpiyede kalmak deyimini. Türk Dil Kurumu’nun (TDK) tanımlamasına göre “futbolda kalecinin yanlış yöne hamle yapması veya ters taraf gitmesi” anlamına gelen ve Fransızca anlamı ters ayakta yakalanmak olan bu deyimi 2011 yılından beri eğitimde de yaşamaktayız. Suriye’de patlak veren savaş sonrası 2020 yılına kadar toplamda 13 milyon Suriyeli yerinden edildi. Bu sayının yarısı iç göçe yarısı da maalesef dış göçe zorlandı. Zorlandı diyorum çünkü hiç kimse yerinden yurdundan edilmek istemezdi. Aylan bebeği hatırladınız mı? Hani şu cesedi kıyıya vuran minicik meleği. O haliyle en kötü en katı kalbi bile sızlatan Aylan’ı. Onun cesedinin kıyıya vurmasına sebep olan politikaları kim güttüyse her bela kendilerini bulsun temennim şöyle dursun bu yazımda ben sığınmacıların eğitiminde tüm eğitimciler olarak nasıl ters ayakta kaldık onu yazmak istedim. Türkiye 3 milyon 622 bin Suriyeli mülteci sayısı ile dünyada en çok sığınmacı kabul eden ülke konumundadır. Türkiye’yi küçücük bir ülke olan Lübnan (944 bin 200), Ürdün (676 Bin 300) ve Almanya (532 Bin 100) takip etmektedirler. Sığınmacı sayılarının bu denli yüksek olması onların her anlamda takip edilmesini ve ihtiyaçlarının karşılanmasını da bir hayli zorlaştırmaktadır. Her ne kadar ilk yıllarda geçici bir süreliğine kalacakları düşünülmüş olsa da savaşın ilerleyen yıllarında krizin daha da derinleşmesi ve Suriye rejiminin de sert politikası sebebiyle bilanço giderek daha da vahim bir hale bürünmüştür. Özellikle 2014 yılı sonrasında Geçici Koruma Kanunu ile sığınmacılara çeşitli haklardan faydalanma statüsü verilerek yavaş yavaş göçmen politikamız şekillenmeye başlamıştır. İstanbul, Şanlıurfa, Gaziantep ve Kilis illerimizde daha yoğun bir şekilde ikamet etmeye başlayan Suriyeli sığınmacı çocukların da eğitim hakları ilk başlarda Geçici Eğitim Merkezleri’nde sağlanmaya başlansa da zamanla sığınmacı nüfusun büyük bir çoğunluğunun kamplar dışında şehirlerde yaşadıkları gerçeğinden hareketle Denklik Komisyon’ları kurularak çocukların eğitim seviyelerine uygun sınıflara yerleştirilmesi sağlanmıştır. Suriyeli Çocukların Türk Eğitim Sistemine Entegrasyonunun Desteklenmesi (PIKTES) isimli AB fonlu proje sayesinde de çok büyük ilerlemeler kaydedilmiş gibi görünse de sahada yapılan araştırmalar maalesef aynı faydanın beklendiği kadar elde edilemediğini göstermektedir. Gerek Eğitim Reformu Girişimi (ERG) gerekse Mülteciler Derneği’nin araştırmaları ve alan yazında yapılan araştırmaların sonuçları sığınmacı eğitiminde tam bir kontrpiye yaşandığını göstermektedir. Yapılan araştırmalara göre sahada çalışan öğretmenlerin özellikle dil ve iletişim konusunda korkunç bir yalnızlık ve bilinmezlik yaşadıkları görülmüştür. Yine bazı araştırmalarda dil probleminin yanı sıra sığınmacı ailelerin Türk kültürüne yabancılık göstermeleri, veli-öğretmen işbirliğinin sağlanamayışı, yıllardır burada olan bazı velilerin hala dil öğrenme konusunda isteksiz oluşu ve bu durumun çocukların eğitim kalitesini etkilediği, öğretmenlerin sığınmacılarla çalışma konusunda bilgisiz oldukları, ciddi materyal sorunları gibi sonuçlar da elde edilmiştir (ERG Saha Araştırma Raporu, 2019; Mülteciler Derneği,2020; Ulusal Tez Merkezi Veri Tabanı, 2020). Kısaca çok hazırlıksız ve ters zamanda yakalandığımız bu sığınmacı çocukların eğitilmesi gerçeği ile uzun süre de baş başa kalacağız. Temmuz 2020’de Yüksek Öğretim Kurumu’nun resmi sayfasındaki özel ve devlet üniversitelerinin kurumsal hesapları üzerinden yaptığım bir araştırma neticesinde; Ülkemizde faaliyet gösteren toplam 208 üniversitenin 75 tanesinde Okul Öncesi Öğretmenliği Bölümü olduğu ve bu üniversitelerden yalnızca 18’inin ders müfredatında çokkültürlülüğe yönelik kazanımları içeren derslere yer verdiği tespit edilmiştir. Öte yandan bu derslerin dağılımının Kapsayıcı Eğitim (6), Risk Altındaki Çocuklar (6), Kaynaştırma (3), Sosyal Dezavantajlı Çocukların Eğitimi (1), Farklı Kültürlü Çocukların Eğitimi (1), Çokkültürlü Eğitime Giriş (1) şeklinde olduğu ve tüm derslerinde seçmeli olarak isteğe bağlı alındığı belirlenmiştir. Buradan hareketle öğretmen eğitiminin temel taşı olan eğitim fakültelerinin çokkültürlü bir yapıya sahip ülkede görev yapacak olan öğretmenleri yetiştirmede çok önemli bir alan olan çokkültürlülüğü görmezden geldikleri söylenebilir. Türkiye’de eğitim fakültesi bulunan 83 üniversite’de görev yapan 520 akademisyenle yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre katılımcılar; çokkültürlü eğitimi Türkiye için avantajlı görseler de bu eğitimin uzmanlar tarafından verilemiyor olması ve öğretmen adaylarının bu anlamda yetersiz yetişiyor olmasını ciddi bir dezavantaj olarak gördüklerini belirtmişlerdir ( Damgacı, 2013). Sözün özü; her insanın canı malı ve ırzı mukaddestir. Yapılanlar büyük bir emek olsa da yapılması gereken çok şeyin de var olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Sığınmacı çocukların da bir gün bu ülkede söz ve karar sahibi olacaklarını unutmayıp onları bu devlete ve bayrağa sadık ve verimli olarak yetiştirmek her bir eğitimcimizin görevidir. Sevgi ve Sağlık ile… |
||
Etiketler: İbrahim, TANIŞ, Yazdı;, KONTRPİYEDE, KALDIK, , |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.
<a href="http://www.sanalbasin.com/?ref=32742" id="hash-281d39bb99f4965803bcaabf4d3ed6a2a1d2a9cc" title="Bu site sanalbasin.com üyesidir" target="_blank"><img src="http://www.sanalbasin.com/dcms-themes/sanalbasin/img/sanalbasin_uyesidir.png" alt="sanalbasin.com üyesidir" /></a>