|
||
ÖĞRETİLMİŞ ÇARESİZLİK | ||
İBRAHİM TANIŞ | ||
ibrahimtanis1988@gmail.com | ||
Seligman’ın dünya bilim literatürüne kazandırdığı ve köpeklerle yaptığı deneyler sonucu şekil verdiği bir kavram vardır: Öğrenilmiş Çaresizlik. Yine Seligman’a göre öğrenilmiş çaresizlik; insanların hayatlarında karşı karşıya kaldıkları olumsuz durumlara yönelik içlerinde ortaya çıkan çaresizlik ve motivasyon eksikliğidir. Peki, öğrenilen bir şey varsa bunun bir de öğretilmesi yok mudur? İster doğrudan formel (planlı bir eğitim) ister informel (plana bağlı olmadan) bir yolla olsun her öğrenme sürecinde açık veya örtük bir öğretici unsur bulunur. Bu öğrenme kimi zaman bir eğitici elinden kimi zaman da sosyal öğrenme dediğimiz dolaylı yollardan geçerek bize ulaşır. Her iki yolun sonunda da öğrendiğimiz, hayatımıza adapte ettiğimiz bilgiler kabuller bulunmaktadır. Çocukların ki özellikle erken çocukluk döneminde bulunan çocukların hayal dünyası, soru sorabilme kapasiteleri ve merak ettikleri konuların hiç sınırı olmadığını görürüz. Bunun bir sebebi gelişimsel dönemle ilgili iken bir sebebi de henüz zihinlerine kazınmış ön kabullerin çok fazla olmamasıdır. Bu ön kabuller ilerleyen yaşlarda artmakta ve özellikle lise dönemine gelindiğinde sınav baskısının artması ve ölçme değerlendirme yönteminin test çözmeye dönük olup sorgulamayı geride bırakması sebebiyle çocuklarımız daha az sorgulayan daha çok kabullenen bireylere dönüşmektedir. Öğrenilmiş çaresizliğin en büyük örneklerini sokakta, çarşıda hatta okullarda bile görebilmekteyiz. İnsanlar arasındaki diyaloglara baktığımızda en sık duyduğumuz şeyler size de tanıdık geleceği üzere “biz zaten böyle bir toplumuz”,”ondan başka ne beklenir ki”, “bize müstahaktır”, “elimizden ne gelir ki”, “kaderden kaçamazsın”, “alnımıza ne yazıldıysa o” gibi hiç mücadele etmeden peşin teslimiyet içeren ifadelerdir. Üniversite yıllarında bize ders veren bir hocamızın da böyle bir tavrından çok muzdarip olmuştum. Her dersinde sürekli toplumumuzu aşağılayan, iğneleyen ifadeler kullanmaktan zevk aldığı gibi bizim de bu ön kabulleri benimsememiz için bizden kendisini onaylayan dönütler almak isterdi. Yarının öğretmenlerini yetiştirecek bir kişinin daha mesleğe başlamadan genç adayların kolunu kanadını nasıl kırdığını düşünmek bile istemeyiz. Üstelik bu daha sadece binlerce örnekten bir tanesi. Böyle olumsuz örnekler her köşe başında maalesef mevcut durumdadır. Tarihe baktığımızda toplumların yükselip dünyaya hükmettiği devirlerin en önemli özelliklerinden birinin bilime olan düşkünlükleri olduğunu görmekteyiz. İlerlemenin ön koşulu bilim ve öğrenme, zorluklara karşı mücadele olduğunda en sarp geçitler bile aşılabiliyorken; tersi durumda hem toplumlar çökmekte hem de yazımızın başlığında vurguladığımız bize öğretilen çaresizlik duygusu sebebiyle hareket kabiliyetimiz kısıtlanmaktadır. Sözün özü bize yolumuzu açacak bir zihinsel dönüşüme de çok fazla ihtiyacımız olduğunu görmemiz gerekiyor. Çocuklarımızı yetiştirirken ne olur onları etiketleyen olumsuz ifadelerden kaçınalım. Onların yeteneklerine, yapabileceklerine ve becerilerine güvenelim. Bize yapamayacağımızı söyleyenlere takılıp kalmaktan kurtulup ülkemizin ve insanlığın gelişimi için bir yol da ben açabilir miyim diye düşünebilmeyi asla ihmal etmeyelim. Yazımın dil geçerliliği kısmı ile ilgili bana desteklerini sunan Türkçe Öğretmeni arkadaşım Hayati KAZAN’a teşekkür ederek bu yazımı bitirmek istiyorum. Sevgiyle ve sağlıkla kalın…
|
||
Etiketler: ÖĞRETİLMİŞ, ÇARESİZLİK, |
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.
<a href="http://www.sanalbasin.com/?ref=32742" id="hash-281d39bb99f4965803bcaabf4d3ed6a2a1d2a9cc" title="Bu site sanalbasin.com üyesidir" target="_blank"><img src="http://www.sanalbasin.com/dcms-themes/sanalbasin/img/sanalbasin_uyesidir.png" alt="sanalbasin.com üyesidir" /></a>